Mevlid Kandili Nedir? Mevlid Kandili Anlamı
Mevlid, Resul-ü Erkem (s.a.v.)’in doğum günü ve dünyaya geldiği tarih demektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğumundan sonra da pek çok mucizevi olaylar gerçekleşmiştir. Mevlid kandili Nedir sorusunun cevabı ise Osmanlı’dan günümüze kalan, bu mübarek geceye hürmet gösterip ibadet ile meşgul olunan gecedir. Bu yazımızda Mevlid Kandili nedir? Mevlid kandili anlamı gibi önemli hususlara değinmiş olacağız.
Andolsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. Mü’minleri cidden esirgeyicidir, bağışlaşıcıdır O.
Tevbe Suresi, 128. Ayet-i Kerime
Rasulüllah Efendimiz (s.a.v.) hicri Rebiü’l-evvel ayının 12. Pazartesi günü sabaha doğru, seher vakti, Mekke’de Haşimoğulları mahallesinde, babasından kalan saadetli hanelerinde, dünyayı şereflendirdiler. Daha sonra dünyanın her tarafından Müslümanlar bu geceyi Mevlid Kandili olarak kutlayacaktı. Rasülüllah (s.a.v.)’in Rebiü’l-evvel ayında doğmuş olduğunda ittifak etmişlerdir. Ancak bu ayın kaçıncı ve hangi günü olduğunda ihtilaf olmuş ise de ekseriyetin görüşü 12. Pazartesi günüdür. Süleyman Çelebi, o sehl-i mümtenî* üstadı bu ciheti şöyle ifade etmektedir:
*Kolay görünmekle birlikte benzerinin söylenmesi çok zor olan söz, mısra, beyit anlamında belâgat terimi.
Ol Rebiül evvel ayın nicesi,
Süleyman Çelebi
On ikinci gice isneyn gicesi
Dedesi onun doğduğunu haber aldığı zaman son derece sevinmişti. Müstesna bir muhabbetle sevdiği oğlu Abdullah’ın genç yaşında vefatının acısını bu nur topu gibi torunla gidermiş olacaktı.
Daha Önce Verilmeyen Bir İsim
Abdulmuttalib, bir ziyafet tertip ederek Kureyş’in ileri gelenlerini davet etti. Misafirlerine torununun doğumunu haber verip ona “Muhammed” yani “övülmüş” ismini koyduğunu açıkladı. Bu mübarek isim o güne kadar Abdulmuttalib in soyundaki kimseye verilmiş değildi. Bu ismi tercih edişinin sebebi kendisine sorulduğunda şu cevabı vermişti: “Onu gökte meleğin yerde beşerin çok öveceğini umuyorum. Bu sebeple ona bu adı koydum.”
Resulü Ekrem (s.a.v.)’in en meşhur ismi Muhammed (s.a.v.)‘dir. Bu mübarek isim, Kur’an-ı Kerim’in dört ayrı suresinde zikredilmiş bulunmaktadır. (Bkz: Sure-i Ali İmran 144, Sure-i Ahzap 40, Sure-i Muhammed 2, Sure-i Fetih 29)
Bundan sonra Ahmet ismi ile şöhrete nail olan Resulü Ekrem (s.a.v.)’in Taha, Yasin, Hadi, Beşir, Nezir gibi birçok isimleri vardır.
Efendimizin Doğumu (Mevlid Kandili Nedir?)
Doğum esnasında ebelik vazifesini Abdurrahman bin Avf’ın (r.a.) annesi şifa hatun yapmıştır. Osman İbni Ebul As’ın (r.a.) Annesi Fatıma hanım ile Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dadısı Ümmü Eymen yardım etmişti. Doğum gecesi orada olan Fatıma hanım, evin nurla dolduğunu, yıldızların üzerlerine dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördüğünü söylemiştir. Rasülüllah efendimiz (s.a.v.) sünnetli ve göbeği kesilmiş olarak doğdular. Kalbinin hizasında iki küreğinin arasında nübüvvet mührü vardı.
Hz. Amine validemiz, o geceyi şöyle anlatır:
“Ben diğer hanımlar gibi hamilelik zahmeti çekmedim. Rüyamda bana ‘Sen alemlerin en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman adını Muhammed koy.’ dediler.
Doğum vakti geldiğinde kulağıma büyük bir ses geldi. Ürktüm. Hemen bir ak kuş geldi. Kanadıyla arkamı sıvadı. Üzerimdeki korku ve ürkme halleri geçti. Bir de baktım etrafımı Abdimenaf kızları gibi boylu, poslu kadınlar çevirmiş; öyle ki ben onlar kadar yüzü nurlu kadın görmedim. Bunlardan biri beni arkamdan tutuyordu. Çok susamıştım. Biri yaklaşarak beyaz bir kase içinde bir şerbet sundu. Sütten ak, kardan soğuk, baldan tatlı bir şerbetti. O anda Muhammed (s.a.v.) dünyaya geldi. Sonra bunların birisi Firavun’un zevcesi Asiye, diğeri İmran kızı Meryem, öteki de cennet hurilerinden olduklarını söylediler.”
Ahmet Bin Hambel (r.a.) Müsned’inde şöyle yazar:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Pazartesi günü doğdu. Hacer-i Esad’ı Pazartesi günü kaldırıp yerine koydu. Pazartesi günü ilk vahye mazhar oldu. Mekke’den Medine’ye hicret için Pazartesi günü yola çıktı ve Medine’ye Pazartesi günü geldi. Pazartesi günü dar-ı bekâ’ya irtihal eyledi.”
Allah, İsmail (a.s.)’in evladı içinden Kinane’yi seçti. Kureyşi de Kinane’nin arasından seçti. Kureyş içinden de Haşimoğullarını seçti. Beni de Haşimoğulları arasından seçti.
Müslim Cilt 7 s.58, Tuhfetü’l Ahvezi Cilt 10 s.77
Peygamberimiz’in annesi Hz. Amine, Zühreoğulları kabilesinin reisi Veheb’in kızıdır. Onun soyu da, Rasulüllah Efendimiz (s.a.v.)’in beşinci dedesi Kilab da aynı soyda birleşmektedir.
Yetimlerin Efendisi
Peygamberimiz’in babası Abdullah, ticaret için çıktığı Suriye yolculuğundan dönerken, 25 yaşında iken Medine’de vefat etti.
Ana karnında iken babadan yetim kalan Rasülüllah (s.a.v.)’i, validesi Hz. Amine üç veya yedi gün emzirebilmişti. Ona evvela, Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, daha sonra Halime-i Sadiye süt anneliği yapmıştır. Hz. Halime’nin yanında beş yaşına kadar kaldı.
Rasülüllah (s.a.v.)’in çocukluk günleri bile son derece afif geçmiş bulunmaktadır.
Peygamberimiz putlardan son derece nefret eder, doğruluktan ayrılmazdı. En sevmediği huy yalancılıktı. Onun ahlakı Kur’an-ı Kerim’e uygundu. O, Alemlere ve ademlere rahmet olarak gönderildiğine işaretle şöyle buyurmaktadır:
Ben ancak (Allah tarafından) hediye olunmuş bir rahmetim.
Feyzü’l Kadir Cilt 2 s.572
Rasülüllah (s.a.v.)’den bir şey istenilip de “hayır (veremem)” dediği asla vaki olmamıştır.
Müslim Cilt 7 s.74
O yüce peygamber, maddeye değil, manaya kıymet verir; rızka değil Rezzak’a bağlı bulunurdu. O cömertlikte akan selden, esen yelden önce giderdi. Bir defasında adamın biri, iki dağ arasındaki vadiyi dolduran koyun sürüsünü Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.)’den istemiş ve o da sürünün tamamını kendisine bağışlamıştı.
Bu büyük servete nail olan o şahıs, koyunlarla birlikte kavminin yanına vardığında, “Ey kavmim, Müslüman olunuz. Zira Hz. Muhammed (s.a.v.), fakirlikten korkmayan kimsenin verdiği gibi ihsan da bulunuyor.” demişti.
Peygamberimizin vücudunda peygamberlik alametleri bulunmakta idi. Bunlardan biri de Mühr-ü Nübüvvet idi. Bu özelliği açıklayan bir hadisi arz edelim.
Cabir b. Semüre (r.a.)’in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ben Rasülüllah (s.a.v.)’in sırtının iki küreği arasında (peygamberlik ) mührü gördüm. O, sanki, güvercin yumurtası gibi (bir irilikte) idi.