Başını Vermeyen Şehit (Özeti)

Paylaşarak Hidayete Vesile Ol:

Tarihimizde “Başını vermeyen Şehit” olarak akıllara kazınan bu tüyler ürpertici olayın her Osmanlı torunu tarafından ezberlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Soruyoruz değerli okuyucularımıza, Bedeli Çanakkale’de Ödenecektir gibi müthiş bir kıssa ve her kaynakta geçen bu olay bir ferdin vatanına olan sevgisi katbekat arttırmaz mı? O halde bu kıssaları ezberleyip zihinlerimize kazımamız ve neslimize aktarmamız elzemdir. Başını vermeyen şehit olayı ile sizleri baş başa bırakıyoruz.


Osmanlı Devleti’nin Kanûni Sultan Süleyman Han zamanında Avrupa sınırında Grijgal palangası vardı. Osman Gazi’inin Vasiyeti misyonuyla hareket eden devlet adamları sayesinde devlet sınırları her geçen gün genişliyor ve zabtedilmesi de aynı minvalde güçleşiyordu. Grijgal palangası Zigetvar’ın altı menzil yakınında idi. Bu palanganın arkası küçük bir tepeye yaslanmış, ön tarafında ise gözün alabildiğine düz ve geniş bir ova uzanmaktaydı.

1554 senesinde Grijgal palangası beyi, Ahmet Bey isminde bir Osmanlı kumandanı idi. Ahmet Bey askerlerinin bir kısmını alarak Orduyu hümâyuna katılmıştı. Bu sırada Osmanlı ordusu Kapoşvar kalesini muhasara etmişti. Fakat mevsim kış olması yüzünden kumandanlar muhasarayı bahara erteleyerek Budin’e çekilmişlerdi. Muhasara sebebiyle Grijgalde pek az asker kalmıştı. Grijgal’in altı menzil ilerisinde ve henüz düşman elinde bulunan Zigetvar muhafızı Kraçin, fırsatı ganimet bilmiş ve hemen Grijgal palangasını muhasara etmişti.


Tarih-i Peçevi‘de Başını Vermeyen Şehit

Osmanlı tarihine “Başını vermeyen şehit” olarak geçen ve Grijgal palangası önünde cereyan eden bu muazzam cengi meşhur Osmanlı tarihçisi Peçevi şöyle anlatıyor:

Düşman palangayı sarınca, civardaki Türk kalelerinden yardım istemek için imdat topları atıldı. Çünkü buradaki gaziler az idi. Belki Hâkk’tan bir inâyet olur da bizi duyarlar diye düşündüler. Düşman askeri bizden fazla, kimisi atlı piyade idi. Grijgal palangasında ise yüz kadar Türk cengaveri mevcut idi.

Düşman beyi Kraçin, palangaya bir adam gönderdi ve “Grijgal’e vire ile teslim etsinler, kendilerine hiçbir zarar vermem, buradan gitsinler.” dedi.

Gaziler Teslime Razı Olmuyor

Fakat kaledeki gaziler aralarında müzâkere ettiler, Grijgal’e teslime kimse râzı olmadı. Ve bir anda kaleden çıkıp düşman ile cenk etmeye karar verdiler. Kalenin Kadı Efendisi’ne kapıyı açmasını söylediler. Bugün hem Kurban Bayramı arefesi hem de Cuma günü idi. Kadı Efendi, düşmanın üzerine atılmak için serden geçen askerlerin gönüllerine ferahlık veren şu konuşmayı yaptı:

“Gâzilerim! Cengâverlerim! Sizlere mâni olmayacağım. Bugün Arafât’ta cümle bütün hacılar ve bütün İslam diyârı camilerinde sâir mü’minler bizim gibi gazilere duadalar. Münasip olan budur ki, biz de Cuma namazımızı kılar, gözümüzün yaşlarını döker, birbirimizle helalleşiriz.Ve düşman üzerine gideriz. Kalanlarımız gazi, ölenlerimiz şehit olur!

Gaziler bu konuşma üzerine Cuma namazını beklerler ve hep birlikte namazı kılar ve dua ederler. Düşman da, bu kadar geç cevap vermelerinin sebebini, aralarında teslim olmak için konuştuklarını zanneder.


Allah Allah Nidaları

Namazdan sonra kapıyı açıp tek vücut halinde kaleden dışarıya Allah Allah nidalarıyla çıktılar. Bir kola Gazi Mehmet, bir kola da Gazi Hüsrev Bey kumanda ediyordu.

Evvelce atılan imdat toplarını civar kalelerden duyanlardan on onbeş gazi dolu dizgin Grijgal’e koşmuştu.

Düşman askeri, tozu dumana katarak gelen bu gazileri koca bir ordu zannetmişti. Kaleden çıkan gaziler, düşmanın üzerine atılmış kıyasıya boğuşuyorlardı. Fakat hücum eden kolların birisinde bulunan Deli Mehmet şehit olmuş, düşman askeri tarafından başı kesilerek gövdesinden ayrılmıştı. Düşman bununla da kalmadı ve Deli Mehmet’in başını alarak dolu dizgin uzaklaşmaya çalışıyordu. Bu hâdiseyi biraz öteden gören diğer kumandan Gazi Hüsrev, haykırdı ve bir anda etraf derin bir sessizliğe büründü:

Bre Deli Mehmet ne yatarsın yerde öyle. Başını düşman alıp gitti. Yiğitliğe sığar mı bu? Canını verdin, bari başını verme!…”

Başını Vermeyen Şehit Hikayesi
Başını Vermeyen Şehit Hikayesi

Başsız Mehmet Ayaklanıyor

Gazi Hüsrev sözlerini henüz tamamlamıştı ki, yerde başsız yatan Deli Mehmet, bir anda ayağa kalktı ve koşarak başını götürmekte olan düşmana hücum etti. Onu atından bir yumrukla yere serdi ve başını eline aldı ve orada yere uzandı.

Bu muazzam hadiseyi hem kadı Efendi hem de Gazi Hüsrev gözleri yaşlı olarak seyrediyorlardı. Bini aşan düşman askeri perişan edilmiş, meydan gazilere kalmıştı. Şehitler ve koltuğunda başı olan, başını vermeyen şehit Deli Mehmet defnedildi.


Şimdi tekrar soruyoruz, Gazi Hüsrev’in Deli Mehmet’e bu tarihi nidasının sebebi nedir? Deli Mehmet’i başsız bir şekilde yerde yatarken ayağa kaldıran güç nereden gelmektedir? Sonuncusu ve en önemlisi başını vermeyen şehit gibi birçok kıssayı kimler öğrenip ibret alması gerekir?

Vesselam.


Paylaşarak Hidayete Vesile Ol:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.